Karadağ’daki Olaylar Avrupa’daki Türklere ve Türklüğe Dönük Post-modern bir Haçlı Seferidir

Son günlerde gündemin ısınmasını sağlayan en mühim gelişme, Karadağ’da yaşanan son olaylar…
Hatırlanacağı üzere Karadağ’da Türklerin saldırıya uğramasına, ev ve iş yerlerinin tahrip edilmesine ve bu ülkeye giden Türk vatandaşlarına bugünden itibaren vize uygulanmasına yol açan bir yığın olaylar dizisi patlak vermişti. Olaylar dizisini Türk asıllı birinin başlattığına dair haberler çıkmıştı.
Şimdi malum olaylarla ilgili Kodex.me adlı internet sitesinde ortaya çıkan son görüntülerin yer aldığı habere göre; olayların başlangıç fitilini ateşleyen şahıs, iddia edildiği gibi Türk uyruklu değil. Kodex.me adlı internet sitesindeki malum haberdeki videoda, bir grup Karadağ vatandaşının bir kafenin bahçesinde oturup alkol aldığı görülürken, Türk vatandaşlarından birine Karadağlı biri tarafından yumruk atılması da video görüntüsünde mevcut.
Hemen ardından ise kafeden ellerinde sopa ve bıçak olan bir grup çıkıyor ve Türklere saldırıyor. Ülkeyi karıştıran olaylar da böylelikle patlak veriyor.
Yani kısaca Türklere dönük bir tertip girişimi mevcut ve olayları kimin başlattığı ortadayken Karadağ hükümeti Türk uyruklu vatandaşlara vize uygulaması politikasından geri dönmediği gibi üstüne bir de Arnavut Azınlık Partileri Birliği’nden Capuni tarafından savunulan şu tez de oldukça manidardır:
Karadağ medyasında ve siyaset sahasında, “Karadağ’a 100 bin Türk vatandaşının geldiği ve Osmanlı İmparatorluğu’nu yeniden canlandırmaya dönük hedefler yürütülmesi” iddialarının belli bir gündem dahilinde yürütüldüğünü savunan Capuni’nin bu tezini dikkate alıp Türk uyruklu kişilere yönelik bıçaklı sopalı taarruzla birleştirdiğimizde yapbozun parçalarının asıl o zaman birleştiğini, taşların yerine asıl o zaman oturduğunu görebiliriz.
Yapbozun parçalarının birleşmesiyle, taşların yerine oturmasıyla önümüze çıkan tablo aynen şudur:
Karadağ’daki son yaşanan olaylar, Avrupa’nın diğer ülkelerinde camilere dönük saldırılardan ve Türklere dönük ırkçı söylemlerden ayrı olarak değerlendirilecek olaylar değildir. Tıpkı Amerika’da olduğu gibi Avrupa’da da 11 Eylül 2001 tarihindeki İkizkuleler saldırıları ile giderek yükselen bir Türkofobi ve İslamofobi dalgasının getirisinden başka bir şey olmayan bu olayları körükleyen asıl etken ise “Türkler gelirse her yer cami olacak, kadınlarınızın başı kapanacak, domuz yiyemeyeceksiniz, alkol içemeyeceksiniz” şeklinde korku salmaya dönük söylentiler. Bu söylentilerde başı çeken de şüphesiz aşırı sağcı akımlar.
Ama elbette ki Amerika’da ve Avrupa’da aşırı sağcı akımların yükselişe geçişi 11 Eylül 2001 tarihindeki İkizkuleler saldırıları ile mümkün olmuş, 2010’lu yıllarda Ortadoğu’da yaşanan iç savaşlar silsilesiyle sayısı milyonları aşan kitlelerin mülteci durumuna düşmesiyle Batı dünyasının yaşadığı mülteci krizleri ve 2020 senesinde patlak veren COVID-19 salgın hastalığının bir sonucu olan pandemi süreci, Batı dünyasında aşırı sağcı akımların revaçta olmasına sebep olan etkenler olarak önümüze çıkmıştır. Ama elbette ki bu aşırı sağcı akımlara söylem bakımından şüphesiz ilham olan ise hiç kuşku yok 11 Eylül 2001 tarihindeki İkizkuleler saldırılarına ve uluslararası radikal terörizme karşı “Haçlı Seferi” başlatacağını söyleyip tüm uluslararası kamuoyuna da “Ya bizimlesiniz ya da Müslümanlarla” şeklinde skandal bir söz sarf eden dönemin ABD Başkanı George Bush, 11 Eylül ve uluslararası terörizmi bahane ederek önce Afganistan’la başlayıp, ardından da Irak’la devam edecek işgaller dizisiyle başlayan Haçlı Seferlerinin startını vermiş oldu.
Bu Haçlı Seferleri, günümüzde Filistin, Lübnan, Suriye, Libya ve İran demeden tüm İslâm dünyasını adeta taş devrine götüren saldırılar dizisinden yine aynı şekilde Türkiye’ye karşı da gerçekleştirilen 15 Temmuz alçaklığı, bölücü terör ve ordumuza dönük, vatansever aydınlarımıza dönük kumpas tertiplerine kadar yaşanan olaylar dizisine kadar aynen sürdürülmektedir.
Yani ABD ve Batı nezdinde 2001’den itibaren başlatılan post-modern Haçlı Seferleri ve bu esnada başta ABD Başkanları olmak üzere Batılı devlet adamları tarafından kullanılan jargonlar Türkofobinin ve İslamofobinin büyümesini adeta körükledi.
Yani Avrupa’da Türkleri hedef alan ırkçı saldırılar ve İslâm karşıtı hareketlerle birlikte en son Karadağ’da Türk uyruklu vatandaşların içine çekildiği olaylar, 2001’den beri sürekli kullanılan ve Haçlı Seferlerine, Türk ve İslâm düşmanlığına yapılan vurguların sonucudur.
Özetle şunu diyebiliriz ki Karadağ’da yaşanan olaylar ve Avrupa’nın diğer ülkelerinde Türklüğe ve İslâm’a dönük bakış, bugünün tertiplenmiş Haçlı Seferlerinin parçasıdır.

